10 Ekim 2010 Pazar

Those Were the Days

1 yorum
Gözlerimin içindeydin sen kimi zaman.. Kapattığımda göz kapaklarımı, seni görürdüm uzun süre ve hiç gitmemeni isterdim. Öyle ki, yattığımda uyumamak için elimden geleni yapardım. Çünkü sen vardın önümde, zihnimde canlandırdığım ve bizzat bildiğim o duru, asil ve güzel halinle..

Nasıl oldu bilmiyorum, yoktun aslında hayatımın herhangi bir parçasında. Nasıl geldin, ne zaman geldin farkında da değildim. Bir bakmışımki soğuk ve rüzgarlı bir İzmir akşamında ağaçlardan düşen yapraklar eşlik ediyor ikimize. Şaşırmıştım ve alışmıştım aslında ya da öyle zannediyordum. Hayatım boyunca yapmadıklarımı yapıyordum, sırf sen istiyorsun diye. İlginç tavırların ve anlamsız davranışların daha da etkiliyordu beni. Yoksa bu insanın kendisi gibi birisi için delirmesinin örneği miydi? Bilmiyorum. Dengesiz miydik? Evet öyleydik ve aslında kimi zaman saçmasapandık. Sen zor kadın rolündeydin ben psikopat. Sen gülün sadeliğiydin ben tutkusu. Sen biraydın, ben boyoz.

Ve şimdi sen yoksun, ben de bir kişi eksiğim. Ve şimdi sen yoksun, ben de yokum. Uçsuz bucaksız karanlık denizlerin sessizliği gibi avazım çıktığı kadar susuyorum ve "keşke gitmeseydin" gibi anlamsız geri dönüş çabalarına, "keşke hiç olmasaydın" gibi bir marjinalite katıyorum.

Son.